Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Pazar, Nisan 22, 2012

Dinan, Dinard, St Malo

Bretagne,(bretan) Fransa'nın 26 bölgesinden biri. Paris'te hatiri sayilir oranda Breton nufus var, hatta Montparnasse bolgesi yogun yerleşim bölgeleri.  Christine de Breton ve bizi gecen sene buradaki festivallerine goturmustu, meshur geleneksel kiyafetleri ve muzikleriyle ilk geldigimiz sıralar tanismistik.  La Mère Poulard biskuvilerinin,  tereyagli karamel  sekerlemelerinin ve kreplerinin   meshur oldugunu da ondan ogrendik. O tarafa gidecegimizi duyunca da  tabiki tavsiyelerde bulundu, haritasini acip  nerde ne kadar vakit gecirmek iyi olur; nerede ne yenir nereden  ne alinir soyledi, rehber kitabini da verdi. Ama bizim sure yine yetmedi.

Dinan
Gece Dinan'da kaldik (Hotel Le Challonge'da; çok merkezi, güzel bir otel) Yine cok sevimli bir kucuk kasaba, tek kotu yani aksam 7 de dukkanlarin kapanmasi, neyse ki paskalya diye pazar gunu acikti. Les 3 Lunes adli restoranda harika degisik yemekler yedik. Ozan tatlı olarak karışık  tabak istedi ve goruntusu bile bizi tatmin etmeye yetti.


Dinan

Dinard
Varlikli fransizlarin evlerinin bulundugu, şık bir sahil şehri. Kıyaslamayı çok severim şehirleri. Nereye gitsem burası Ankara gibi, burası aynı Mengen, burası Altınoluğu hatırlattı bana gibi benzetmeleri yapmasam olmaz. Burası da bana Buyuk Ada'yı anımsattı. Bir iki beden buyugu diyebiliriz. Sahil şeridi boyunca spor yapan pek cok insana rastladik, nasil bu kadar iradeli olabiliyorlar anlamiyorum, hava soguk yagmurlu sabahin köru ve kosuyorlar, cocuklari da sortlariyla sahilde oyun oynuyorlardi, biz mont ve botlarla usurken...






 St Malo
Son olarak St Malo'ya  ugradik,  Bretanya'ya gitmişken deniz urunu yemeden gelemezdik, gerçi herkes istridyeyi Cancale'da yemeyi onermisti ama zaten cok yakin sehirler ve Cancale istridyesi satiliyordu orada da. Bol bol taze istridye yedik, diğer deniz ürünlerini de tabi. Üstune tatli olarak  Le Tournesol krepçisinde kreplerimizi de yedik. Seçtiğim Salideau krebi çok güzeldi, dondurmalı elmalı karamel soslu, gideceklere tavsiye ederim.
Saatlerce deniz konseptli dekorasyon esyalari satan dukkanlardan cikamadik,  rolleri değiştik bu defa Ozanla; dükkandan zor çıkardım. Pusulalar, deniz fenerleri, saatler ve pek çok çeşit deniz temalı aksesuarların arasından sonunda bir maket tekne aldi.

Beni bu St Malo gezisi hiç kesmedi, daha çarşıya ayak basar basmaz buraya tekrar gelicem demeye başladım, bir kaç saat yetmez en az 1 gün kalmak lazım.

Cumartesi, Nisan 21, 2012

Mont Saint Michel

Paskalya tatilinde uzun zamandir gitmek istedigim Mont St Michel manastirina gittik. Epey onceden ayarlamalari yapmis heyecanla bu geziyi bekliyordum. Yine once begendigimiz otelleri ayarlayarak cizdigimiz rota pek de pratik olmadi cunku otel ve gormek istedigimiz yerler biraz uzakti. Yola cikarkenki aksiligimizse arabamizin polis tarafindan cekildigini farketmemiz oldu. Oglene arabayi teslim almis ve yola koyulmustuk. Yine süre kısıtlı,  görülecek yer coktu. Asagi Normandiya ve Bretegne;  yani Fransa'nın kuzey batısı kesfedilecekti. Yol uzerinde Deauville'e ugradik.
Aşağı Normandiya bölgesinde  bulunan Deauville, harika bir liman şehri. Uluslararası festivallere ve konferanslara ev sahipliği yapıyor. Aynı zamanda  Büyük Casino'su, koşu yolları, marinası ve villalarıyla üst sınıf Fransızların gözde tatil merkezi. Ünlü Fransız modacı Yves Saint Laurent'in de bir evi varmış burada. Biz görmedik, kısa bir şehir turu yapıp öğle yemeğimizi yiyerek yola devam ettik.
 
Deauville

MONT ST. MICHEL
Britanya ve Normandiya sinirinda bulunan  Mont St Michel  siddetli gelgitlerin yasandigi bir adacik. Adacığın tepesinde bulunan  heybetli manastir 1000 yildan fazla suredir Hristiyanlar icin hac merkezi sayiliyor ve Unesco'nun dunya miraslari listesinde bulunuyor. Hikayesi 708 yilina uzaniyor.

Nüfusunun 50’si din adamı olmak üzere 80 kişiden oluştuğu söyleniyor. En tepesinde keşişlerin inzivaya çekildiği muhteşem mermer işçiliğiyle yapılmış hücreler, manastır kilisesi ve yemekhane  yer alıyor. İkinci kat başrahip, soylu konuklar ve şövalyeler için ayrılmış. Alt kattaki yardım bölümünde ise aciz hacıların dertlerine derman bulunuyormuş.

Aksam 7 de sular yukselecek bu saate kadar arabanizi park ettiginiz yerden alin uyari yazisi.


Manastirin altinda kucuk kasabada krepciler, hediyelikciler hatta oteller bulunuyor. Bu adadaki bir otelde kalmak ne harika bir deneyim olurdu, gece sular yukseldiginde orada olmak isterdim.



Bu büyüleyici  gelgiti deneyimlemek isteyen turistlere manastırın papazları rehberliğinde bu küçük adacıktan karşı kıyıya sürekli olarak düzenlenen turlar varmış. Soğuğa meydan okurcasına  (çıplak ayak ve en tepeye kadar sıvanmış kıyafetleriyle)  bu uzun ve çamurlu yolculuğu tamamlayan  pekçok grup gördük.

Fransız Devrimi sırasında manastıra el koyulmuş ve hapisaneye dönüştürülmüş. Victor Hugo’nun başını çektigi kitlesel bir protesto kampanyasi sonucu 1874 yılında tarihi  anıt  ilan edilerek ziyarete açılmış. Her yil 3 milyondan fazla turist  ziyaret ediyormuş.



Çarşamba, Nisan 11, 2012

Burgonya

Genelde gezilerimizi belirleyen firsat otelleri ya da firsat ucak biletleri oluyor. Bu defa da Avallon'da bulunan Moulin des Ruats otelinin  resimlerine hayran kaldigimiz icin  rezarvasyon yaptirarak ise basladik. Son dakika organizasyonlarindan biriydi ve Burgonya bolgesinde otel cevresinde nereleri gezebiliriz arastirmalarini hizlica yaptik. Pazar ve pazartesi gezmeli 1 gece kalmali gezimiz icin gormeyi planladigimiz yerlerin basinda Arcy-sur-Cure'deki magara vardi. Farkli ve cok guzel bir deneyim olacakti, sitesinden adresi alip not ettim hemen, otele de cok yakindi ve ilk gorulecek yer olarak rotayi oraya cevirdik ama kapisina gelince gorduk ki nisan ve kasim arasi ziyarete acikmis. Buyuk hayal kirikligi yasadik tabi. (Yaziyi cok gec yazdigimin farkindayim, mart sonunda oradaydik)  Daha sonra ortacag kasabasi olan Noyers Sur Serein'e gectik.

Noyers Sur Serein
Eski caglardan bugune dogalligini kaybetmemis sirin, orijinal kucuk kasabalara ve buradaki yavas ve sade yasama bayiliyorum. Noyers Sur Serein de tam boyle bir yer.











 Bu sirin ortacag kasabasinda hayat cok siradan; birkac kucuk dukkan, ortadan gecen kucuk bir dere ve  altinda  bir sarap mahzeni olan tek bir restoran var. Sicak ortamda ogle yemegimizi yedik ve sonrasinda  bol bol fotograf cektik.


Buradan sonra Autun'a gittik ama hem aksam olmustu hem de yagmur yagiyordu, biraz dolasip otele geldik. Yol boyunca gordugumuz yosunlu agaclar otel bahcesinde de vardi, gercekten unutamayacagimiz yemyesil bir oteldi.
Otele adini veren degirmenle pozumuz

Ertesi gun sarap tadimi icin Beaune'a gittik erkenden ama sansimiza pazartesi butun mahzenler kapali sarap 
tadimlari yapilamiyordu. Gunu birlik sarap baglari gezisi, tadim turlari da vardi ama hepsini iskaladik. 


Burgonya'da saraptan daha bol ne olabilirdi ki? Durumdan faydalandik. Tadarak olmasa da bakarak sectik.  
Yapamadigimiz tadimi yapmak ve goremedigimiz magarayi gormek icin Burgonya'ya tekrar gitmek isterim ama  boyle bir firsati bir daha bulamayabiliriz. Belki sarap tadimini Bordeaux'da; magara gezimizi de Dordogne'da yapariz kimbilir?