Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Pazar, Temmuz 29, 2012

Paris plajlari, Hotel de Ville

Sicaklar gec de olsa bastirdi demistim, hizimizi alamadik 22 temmuzda acilan sehrin gobegindeki, Seine kenarindaki plaja gittik piknige.   Her yaz 2 bolgede  kuruluyor. 1.si   Louvre'dan Hotel de Ville'e uzanan  Pompidou yolu boyunca,  digeri ise daha izole; Villette'de 19. bolgede.



Talep yogun, alan dar. Hersey dusunulmus; duslar, cocuklar icin  oyun parklari, sezlonglar, hamaklar, seyyar saticilar, seyyar tuvaletler, icme suyu kaynaklari (gunde 2 saat sureli, kivili, cilekli ve limonlu icecek bedava  dagitiliyor), dondurmacilar...Yok yok.  Patenli polisler devriye geziyor.  17:00-20:00  arasinda ucretsiz  dans kurslari veriliyor. Dans merkezleri tanitim amacli kurulan platformda dans figurleri gosteriyorlar. Farkli dans turleri kalabalik ciftlerce uygulaniyor. Gecen sene Christine'le gittigimiz diger plaj Villette'de dans etmistik Ozanla. Bir ara o plajin gorsellerini de paylasayim. 

Plajlar  19 agustosa kadar acik, ama yine de ben kumlu plaji sevmiyorum, icim disim kum oldu.


Gunduz guneslenenler, aksam piknikciler geliyor plaja. ( gunesin aksam 7 gibi yakiciligini yitirdigini soylemeliyim.)
Calgici gencler

 Maxi hamak sezlong

 Duslar
 



 Krepci

Isten cikip gelen gomlek pantolon kocalar...


Çarşamba, Temmuz 25, 2012

Paris parklari, piknikler

Havalarin guzellesmesiyle kendimizi tum parisliler gibi parklara bahcelere attik. Oyle uzun surdu ki yagmur, bulut, soguk buralarda bu sene, meteorolojiyle pek sıkı fıkı olduk, ozellikle Zeynep cok iyi takip ediyor  hava durumunu, yarin ve ertesi gunu sicak sonra kapali  hadi piknik! diyor hemen ese dosta haber salıp parka kosuyoruz.
Paris'in en sevdigin yanı   ne deseler kafam karisir ne diyecegimi bilemem de;  ilk  'ulasim kolayligi'  derim heralde. Istedigin zaman istedigin yerde olabilmek ne buyuk bir lutuf anlatamam. Hersey buna bagli cunku, hayatin sırrıymis megerse. Yurdu metro aglariyla donatmakmis butun mesele, ve 3-4 dakikada bir metro koymak. Neyse konu bu degildi, ikinci en sevdigim yanı da  parklar ve bahceler, yani aslinda insanlarin disarida olusu, hayatin disarida akisi. Alisveris merkezi yerine cadde uzerindeki magazalar,  oğunlerini cogunlukla  salatalar sandviclerle parklarda yiyen insanlar, guneslenenler, kosanlar, cosanlar...

Eskiden piknik deseler, bir suru teferruati yaninda tasi, tozun topragin icinde hazirla, dogra pisir topla, bide cok yorucu olur gunes carpar bilmemne, istemem kalsin derdim. Simdi cok seviyoruma gelmiycem ama seviyorum da biraz. Sandvicini, salatani, sarabini, ortunu  kap git basitligini seviyorum. Mangalin da yeri ayri ama, ben pratikligi seviyorum. Guzel manzara seviyorum. 
Sevdim yani buradaki park- piknik olaylarini.
Bir hafta icinde 3 parkta piknikteydik. 
Ilk olarak gecenlerde  jazz festivali var diye Ozanla Parc Floral'a gittik. Ozan hala 'piknik mi? almayayim' noktasinda ama yavas yavas alistiriyorum. 9 haziran-29 temmuz arasi  festival donemi oldugundan, normalde ucretsiz girilen bu park bu sure boyunca 5,5 euro.
Bayilirim perkusyona, hep bir vurmali calgiyi calabilmek istemisimdir, kismet,belki ileride...  neyse once bunu sonra bunu dinledik. Pek guzeldi. Cok derin bir muzik kulturum yok ama benim muzigim jazz dedim bir kez daha.





En buyuk ve kapsamli parklardan biri, konser alani,  oyun alani, sera, cocuklar icin tiyatrolar , mini golfu, farkli ciceklerle dolu bahceleri, restorani (cok kazik ve secenek cok az, bizim gibi sallanip gitmemek lazimmis, yanina yiyecek icecek getirmis herkes.) herseyi var icinde. Fotograf, resim sergileri de oluyor donem donem.
 Bu kafalari izlemeyelim diye cimlere oturup dinledik,  orada izlesek daha havaya girerdik ama kesin.

Ikinci olarak evimize en yakin, sirin, nispeten kucuk sayilan Parc Monceau. Gecen gun Zeyneple gidip orada Anna ve Elenayla bulusup ufak capta piknik yaptik.




Aslinda cook park  var,  sonra belki digerlerini de yazarim , simdilik son park eve uzak mi uzak; guzel mi guzel Parc des Buttes Chaumont. Kurs ekibiyle sicak havadan faydalandik.
Anna'nin memleketinden getirdigi(Italya)  farkli cesit ezmeleri patlayasiya yedim, gece  Ozan  sen aksam yemegi yemedin deyince aradan 7 saat gecmesine ragmen hic acikmadigimi farkedip ne cok yedigime ben bile inanamadim, kendimden utandim. Sonra niye kilo veremiyorum!!!! 


Usttekiler piknikten, alttaki fotograf Christine'le kursumuzdan... Bu arada Christine Amerika'da   tatilde epeydir.

Perşembe, Temmuz 19, 2012

Fransiz bir lezzet: Kaz Cigeri

Foie Gras (fua gra) nami diger kaz cigerini fransiz mutfagi ile ilgili ipuclari baslikli yazimda atlamis olmam buyuk talihsizlik cunku fransiz mutfagi denilince akla ilk gelen lezzetlerin basinda geliyor. Baslibasina bir konu olarak isleyerek kendisine yapilan haksiz rotari telafi edeyim dedim. Tadi bana hic hitap etmediginden  gormemezlikten geliyor olabilirim. Anlami da yagli karaciger demek. Kaz veya ordekleri sonda ile besleyerek yaglandirilan cigerden olusuyor. Bu cigeri elde etmek icin kazlari zorla ve asiri beslediklerini dusunmek bile istahimi kapatmaya yetiyor. Kazlar kesilmeden once 12 gun  besleniyor. Bu besleme turu tartisma yaratiyor olsa da   dunyada kabul gormus  ki yillardir istahla yeniyor. Gecmisi taa Antik Misir'a dayaniyor.

                                                           fotograf wikipediadan

Burada daha cok 'Paté' olarak adlandiriliyor ve tost ekmegi seklindeki bu yagli kisim dilim dilim kesilerek ekmege  suruluyor.(paté aslinda genel bir isim, baska etlerle de farkli icerikte karisimlar hazirlanip servis ediliyor ama en bilineni kaz cigeriyle  oldugundan boyle geciyor.)  
Yanina da likorumsu tatli saraplar ya da  eski bir medoc (bordo)  sarabi  eslik etmesi  tavsiye ediliyor. Ana yemekten once baslangic olarak yeniyor. Kalitelisine ufak capta servet odendigini de okumustum bir yerde.
Enerji ve protein kaynagi olarak nitelendirilen bu  besini sevenlerine afiyet olsun, ben almayayim. 

Çarşamba, Temmuz 18, 2012

Paris Gunlugum, balkonum


Bu sene ciceklerim icin sectigim topragin cinsi oyle kotuymus ki butun  emeklerim bosa gitti, gecen seneki verimden eser yok. Balkonda  icimi acan tek sey  sokak pazarindan aldigim bu minik  bakir kap simdilik. 

Pazartesi, Temmuz 16, 2012

Paris'te antika carsisi, bit pazari

Clignancourt'ta , antika ve eski urunlerin satildigi buyuk bir pazar var. (Le marché aux Puces de Saint-Ouen - Porte de Clignancourt.) 
Cumartesi, pazar ve pazartesileri acik. Oyuncaktan kiyafete; mobilyadan takiya tabloya hersey var. Annemin gecen seneki  gelisinde kesfetmistik; teyzem, annem,  Zeyneple yine gittik.
Birkac bolumden olusuyor, , toplamda  yaklasik 4000 satici var, hepsini 1 gunde gezmek zor, yorucu da. Fiyatlar ortalamanin uzerinde ama   pazarlik yapiliyor. (Cogunlukla yine de alinamiyor:))




Burada muthis bir antika ve vintage kulturu var.  Gitgide alisiyorum, hatta baya baya eskici oldum gibi.  Tabi ben buranin  yerine hemen hemen her hafta sonu   farkli sokakta kurulan antika ve 2. el pazarlarini tercih ediyorum. Daha makul fiyatli oluyor. 

Eskiye sahip cikma ve esyanin degerini bilme konusunda Fransizlara soylenecek soz yok.  Bazen   bunca   luzumsuz ivir ziviri saklayip paha bicememisler diye dusunuyor olabilirim ama  mangal demirlerini,  kir izi cikmamis kumas peceteleri falan gorunce oluyor bunlar. Ilgimi cekenler   ikinci el giysi, taki ve dekorasyon urunleri.  Orijinal oluslari , birilerinin hayatinda bir donem yer almis olmalari,  yani yasanmisliklari  ilginc ve guzel geliyor.


Kapinin onune oturan saticilar, bir de ogle yemegi yiyorlar ki beraber bazen tatli tatli, yanlarina oturasim geliyor.


Zeynep'in elinde tuttugu fular guzelmis, orada farketmemisim.

Alttakiler de  benim ganimetler; 4 yaprakli yonca yuzugum, inci kolyem (1930larin fransiz incisi dedi adam, ama aksam Ozan'a gostericem diye aceleyle  takip asilirken koptu!) ve de Fas'tan gelen bakir caydanligim ; ben onu saksi olarak kullanmayi dusunuyorum.




Salı, Temmuz 03, 2012

Tatill! Cesme'de 3 gun

 Ben tatile tatil demem denizde yuzmedikce! Cok sukur denize gidemedigim bir yaz tatilim olmadi simdiye kadar.
 Dugun dernek, akraba ziyaretleri arasinda kisa Turkiye gezimizde 3 gun Cesme molasi verdik.
Izmir havaalanindan arac kiralayip Alacati, Cesme, hatta Sakiz adasina bile gittik. 

'Feet First ' pozum
Kisa zamanda cok isler yaptik. Araba kiralamak dunyanin en dogru karariymis. Aya Yorgi Koyu'ndan; Alacati ve Ilica plajlarindan denize girdik. Tam bir deniz kusu olan ben Alacati'nin soguk, ruzgarli ama sakin denizini Ilica'nin ilik ve dalgali denizine  tercih ederim. Ikisinin ortasi olsun; hem cok soguk degil hem dalgasiz diyenler de Aya Yorgi'ye. Gerci neresi olursa olsun Cesme denizleri genel olarak berrak ve guzel

Doymadim doyamadim midye dolmalara ben... Sadece midye dolma yiyerek 3 gun gecirebilirdim ama Alacati'nin kumrulari da gayet guzel. 
Sakiz Adasi'na gideriz diye son dakikada pasaportlari da atmisiz bavula iyi ki. Cesmeden kalkan feribotla 1 saatte gittik. 

Liman 'Duty Free'sinden kopuklu sarabimizi alip yol boyu icerek geldik. Oyle de ehlikeyfiz!
Varirvarmaz biraz sehri turlayip ( bizim sehirlerden bir farki yok, acayip de sicak, oturduk kafede desem daha dogru) ogleden sonraki Limenas, Mesta, Pirgi, Armolia, Emporio gezisine katildik. Bu guney koyleri degisik ve otantikti.  En guzeli ortacag koyu Mesta idi.
Dalindan cignenen taze sakiz, orijinal deyimiyle mastika...
Sakiz agaci 

Pirgi
Duvarlardaki bu mozaik benzeri suslemelere 'ksista' deniyormus.
Emporios'da deniz kenarinda izgara ahtapot yedik tadina doyamadik, aynisini Alacati'da da deneyelim dedik Gurses balik restoraninda,  ama temizlenmemisti tadi felaketti.
Alacati'ya donmeden sakiz likoru, sakizli kahve, sakiz receli gibi pek cok sakiz urununu alip sicakta kendimize yuk ettik.
Sicaktan kavrulduk


 Ege sahillerini Akdenize tercih etmisimdir hep, Cesme'yi kesfetmekte biraz gec kalmisim ama bundan sonra  favori tatil bolgemsin  Cesme!