Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Pazar, Mayıs 12, 2013

Tanca 3. Gun - Chefchouen

Iyi haber, bugun yagmur yok ve hava cok guzel. Kahvaltiyi terasta yaptik, guneste kemiklerimizi isittik. Kahvaltida Fransiz ekolu continental'in oryantal bir versiyonu var. Cafe au lait ya da naneli cay, portakal suyu ve kruvasanin yani sira Fas'a has olan pancake benzeri ekmekler, yagli gozlemeler. Kahvaltinin bizce en iyi yani olan sinirsiz taze portakal suyumuzu icip Tetouen yolunu takip ederek Chefchouen'e vardik. Yaklasik 2,5 saatlik bir yol. Yollar polis dolu.  Ehliyet, ruhsat, devam...


Chefchouen (ya da kisa adiyla chouen - soylemesi de bi zor sefsoven), Rif daglarinin eteklerinde yer alan bir kasaba. Yol uzerinde bu daglarin yerlileri olan Rif kadinlarini gorduk, resim cektirmek isterdik, zira renkli giysileriyle bizim guneydogudaki kadinlari andiriyorlardi. Kistan yeni ciktiklari icin kalin ve kararmis yunleri icindeki koyunlari guduyorlardi.


Her kasaba girisinde bulunan polis kontrol noktasini gecerek once kendimizi buranin pazarinda bulduk. Kalabalik, yerlere dokulmus sebze meyve, ortada gezinen tavuklar. Hayal kirikligina ugramak uzereyken birisine sormamiz gerektigini dusunduk. Arabayi bir degnekcinin korudugu bir yere birakarak yaya devam ettik. (Evet burada da degnekciler cok yaygin). Sehrin medinasina varinca burayi ozel yapanin ne oldugunu ogrendik. Chouen   gerceklikten kopuk bir masal gibi.


Neredeyse her dukkan sahibi Turk oldugumuzu soyledigimizde Polat Alemdar dedi. Yahu Polat Alemdar mi kaldi? Yoksa devam ediyor mu? Dukkanlardan gecerken icerde 37 ekran televizyonlarinda halen izlemeye devam ettiklerini de bizzat gorduk.  Her televizyonda bu dizi ve o kahreden gerilim muzigi.  Hayir benim Fasli kiz arkadaslarim turk dizilerinde cok ileride, benden ilgililer bilgililer ve gunceller;  sasirmam o yuzden Polat Alemdar'a.

Neyse methini onceden duydugumuz notlarimiz arasina aldigimiz Aladin Restaurant'ta ogle yemegi yiyelim dedik. 1001 gece masallarini andiran  bir atmosfer. Calisanlar tam bir Turk dostu cikti, yine bir Polat Alemdar muhabbetinden sonra alt  resimdeki sempatik garson bize jest yapip Turk muziklerini acti. Meger mekanin sahibi Istanbul ve Turk muzigi asigiymis; devamli Turkiye'ye gidip alisveris yapiyormus. Colde cay icerken selvi boylum al yazmalimi dinledik fonda.

Bu cayin olayi bilindigi gibi yuksekten dokerek kopurtmek.


Fas'a ozel kuru pastalar; tahmin edersiniz ki  cok sekerli

Chouen'de alisveris moduna girdik. Tanca'nin kesmekes ve kalabaligindan urken bunyemize iyi geldi bu slow-shopping. Neler alinabilir? Biz bir turist klasigi koyun yununden bir kilim (hic aklimda yokken satici avladi beni), antikacilardan  bolgeye ait pirinc urunleri (seramik uzeri pirinc uygulamalari) ve de deri sandalet aldik. Pazarlik sart, bu konuda cok kotu sayilmam, yeterki giris fiyati mantik dahilinde olsun:)


Burasi gercek bir ev, yani insanlar yasiyor burada, merak edip kafami uzattim ama fazla ilerleyemedim. Aslinda devamini cok merak ettim.



                                                             Sabun, ve daha cok sabun..

Medinadan yukari daglara dogru devam edildiginde medinanin ikinci kapisindan cikiliyor. Burasi tertemiz  ve baharin gelisiyle cosmus bir dereye cikiyor. Kenarinda saticilar var.

Chefchouen'de bahar. 

Derenin her iki yaninda eskiden bizim derenin dami dedigimiz elbise yikama yerleri var. Derenin suyuyla burada giysilerini yikayan insanlar gorduk. Burasi gercekten de zamanin 20 yil once durdugu, modern dunyanin etkilerinin ugramadigi bir yer.

Dereyi gectikten sonra yukari daga dogru devam ettik. Burasi trekking icin cok guzel bir yer. Gunes derimizi isitirken,  yukseklik sebebiyle havada ferah ve temiz bir serinlik de var. Ozan gaza gelip sarp kayalari asarak tepeye cikmaya calisti. Cikamadan soluk soluga geri geldi. Chouen'e dogru birkac resim daha cektikten sonra bu unutulmaz sehirden ayrilma zamani geliyor.




Aksam terasta hem Ingiliz bir kiz hem de Gilles ile  sohbet ettik. Ingiliz kiz Afrika kitasinda Avrupa Birligi ulkelerinden birine ait kalan 2 bolgeden biri Ceuta'da Ispanyollar'a  Ingilizce ogretmenligi yapiyormus. (Ceuta bir sonraki yazimda) Backpacker tarzi orasi senin, burasi benim dolasan birisi. Ceuta'da is bulunca kalmis. yakinda Eskisehir'e  Turkiyeli bir arkadasinin dugunune gidecekmis.

Gilles buraya Toulouse bolgesinden gelmis, tatil yaparken esi Fatima ile evlenmis, minik bir de kizlari var. (onceki esinden 20li yaslarinda bir cocugu oldugunu da belirtiyor cok genc gozukmediginin farkinda oldugumuzu hissederek) daha sonra birlikte bu konagi  alip otele cevirmisler, birkac yila cok daha yogun turist geleceginden bahsediyor, liman yenileniyormus.
Bize Fas hakkinda bilgiler veriyor. Milli geliri 3-4 bin dolar olan bu yari gelismis Afrika ulkesinde Tunus'un aksine ekonomik trend yukari dogru. Ozan otomotivi takip ettigi icin biliyor Delphi'ye ait 8,000 kisinin calistigi  fabrikayi, Renault'nun ciddi bir yatirimi var. Dolayisiyla Arap bahari da sadece bir gun surmus.  Olayin bir diger boyutu da 20,000 civarinda kisinin katildigi gosterilerde polisin bol miktarda fotograf cekmesi, ertesi gun "Gel bakalim kocum, senin sorunun ne anlat bakalim." diyerek olaya etkin bir cozum bulmasi.

Gilles Fas halkinin krallarini cok sevdigini, en onemli 3 bakanlik olan icisleri, disisleri  ve savunma bakanliginin krala bagli oldugunu belirterek devam ediyor. Sehrin en onemli iki caddesi Avenue Muhammed V ve Avenue Muhammed VI, su anki ve bir onceki kralin adini tasiyormus. Zaten biz de her dukkanda su anki genc kralin, esinin ve  cocuklarinin  fotograflarini gorup bir memnuniyet sezmistik. Yeni genc kral, Tetouen bolgesinde onceki krala karsi olusan nefrete karsilik kral olunca ilk ziyaretini buraya yapmis, ve yatirimlari bu bolgeye yonlendirmis.

Gece uzun muhabbet yogun ama iste benim uykum gelir gozum hic birseyi gormez. Ozan'i  Gilles ile (oralarda bulmanin ve icmenin kolay olmadigi) Ispanyol biralarini  yudumlarken  birakip dogru uyumaya...

Ertesi gun aksam ucaga binmeden once yine aksiyonlu bir gun gecirdik. Bir gune cok plan sigdirmaya calismanin, ve herseye ragmen plani tamamlamak icin cirpinmanin yarattigi stresi Tanca ile ilgili son yazimda anlatacagim. 

Cumartesi, Mayıs 11, 2013

Tanca 2. Gun

Sabah saat karisikligi yasadik. Paris'e gore orada saatler 1 saat geri, bir de saatler aliniyor diye ileri aldik. Sabah, 8:30 da kahvaltiya diye odadan bir ciktik ki kapinin onunde oturan Norvecli cift saatin daha 7:30 oldugunu soyledi. Onlarin da kafasi karismis. Neyse efendim Fas'ta yaz saati uygulamasi yokmus.

Biz de kahvalti saatini beklerken medina pazarinda biraz dolasip Kasbah muzesini gezdik. 10 dakika yurume mesafesindeydi muze. Otelde Fatima burada iki onemli muze bulundugunu, birinin yurtdisinda acilan ilk Amerikan Konsoloslugu olma ozelligi bulunan eski konsolosluk binasi oldugunu, digerininse Kasbah muzesi oldugunu belirtmisti.


7 oda ve ortada bir avludan olusan bu muzede tarih oncesi donemden 19.yy' a kadar kullanilan arac gerecler sergileniyor. Oldukca amator buldugumuz bu muzeye giris 20 dirhem. Kapida tuvalet gorevlisi gibi bir tip, ne dogru durust dil biliyor, ne o anda bulundugu yerin ne oldugunu anlatabiliyor.

Kasbah muzesi bir donem krala evsahipligi etmis, aslinda estetik olarak guzel bir muze. Guzel bir avlusu ve bahcesi var.

Aciklamalar Arapca, Ispanyolca ve Fransizca.  Ingilizce yok. Sanirim ayri bir brosur veriyorlarmis ingilizce istendiginde.

18-19.yydan bir Kuran.

Muzenin yesil bahcesi, dikkat yerler cok kaygan!

Muzeden cikinca o bolgede olan Ibn Batuta'nin mezarini aradik ama bulamadik. Medina oldukca karisik. Garip bir sekilde esnaf da bilmiyor, haritaya gore cok yakiniz ama goremiyoruz. Ilgincti. Ibn-i Batuta  Tanca'dan cikmis Turkiye de dahil olmak uzere Asya'nin en uzak noktalarina kadar gitmis bir gezgin. Ama biz mezarini goremedik, kahvalti icin otele donduk. Kahvaltiyi tek masada Hollandali ve Norvecli ciftle yaptik. Her ikisi de Ispanya'dan gemiyle gecmis bir gunlugune. Tarifa'dan Tanca'ya her gun gelen feribotla.
Cok sevimlilerdi, bu Norvecliler cok sicakkanli ve sohbetsever oluyor, Oslo'da da bunu farketmistim. Norvecli gencle Ozan, Amundsen'den girip Magnus Carslen'den ciktilar. Bu arada biz de bayanlarla satrancin ne kadar sikici oldugundan bahsettik. Orada yedigimiz burgerlerin lezzetini onlara da anlattik.  Ozan sasirdi adini hatirlamama ama lezzeti unutmadigim gibi Fiasco Cafe'yi de unutamiyorum. Oslo'daki pahalilik konusuna da degindik elbet, cocuk bize Isvec ve Danimarka'dan gelenlerin bile yanlarinda  sandvic getirdiklerini soyledi.:)

Arabayi 1:30 da  Gilles'in onerdigi bir ofisten gunluk 300 dirheme (30 Euro) aldik. Icerde Humeyni tipli bir bir imam Turkiye'den geliyoruz deyince basladi anlatmaya. Adamin hem Fransizca, hem Ingilizce, hem de Ispanyolca konusmasi yetmiyormus gibi Osmanli tarihini de benden iyi bilmesi ilk izlenimin gayet yaniltici oldugunu gosterdi. Sonra dugune gidiyorum diye  kirmizi bir berberi cubbesi giyip gitti.

Araba son derece pisti ama bunlara takilmiyoruz tabiki. Ilk hedefimiz yakinlardaki sahil kasabasi Asilah'di, tahmin edilecegi gibi GPS yok, yol isaretleri de  arapca, nadiren fransizca da var. Ama zor olmadi yine de yol bulmak. Rabat levhalarini takip ederek Asilah'a vardik. Bu arada 30 km'lik yolda 7-8 trafik kontrol noktasindan gecip ikisinde durdurulmak garip geldi. Herkes son surat giderken bir anda yavasladiklarini gorunce radar oldugunu anlamalisiniz.
Asilah'a geldigimizde yagmurluydu hava, karnimiz aciktigindan onceligi yemege verecektik. Gilles'e Asilah'ta restoran sordugumuzda 2 tane iyi restoran var ikisi de Ispanyol demisti. Internette de Casa Pepe ve Grazia Restoran iyi notlar almisti. Biz agir bir paella yerine duzgun bir balik yiyelim diyerek Grazia'yi sectik 14:30'da yer yoktu yarim saat sonra gelin dediler bu arada biraz sehri turladik. Acligin doruk noktasinda hemen 3 olur olmaz geri donduk ama bir gurultu hengame, o kalmadi bu yoklarin icinde barbun baligi yedim ama cok kotuydu, zaten kizartma balik yemem normalde ama oyle aceleye geldi ki; sakin sakin secemedik menuden. Pek anlasamadik da ispanyol garsonlarla. Gunun dersi: Avoid touristic places.
                          Yemegin en guzel kismi  royal karideslerdi. yine de fiyatini haketmiyor bence.



Sehirden manzaralar, bir de yagmur olmasaydi...

Donuste farkli bir guzergah izleyip sahilden geldik. Yolda okyanusta kite surfing yapanlar cok ozendirdi bizi. Sahilde sanki altta yuruyen bir bant varmis gibi muthis bir hizla gozden uzaklasiyorlardi.

Sorfculeri ruzgara birakip sonraki istikamete dogru yola ciktik. Cap Spartel

Cebelitarik bogazi girisindeki feneri ziyaret etmemizi oneren bilimum internet sitesinin onerisine uyarak Cap Spartel'e gittik.


Ozetle Istanbul'u gormus biri icin cok da ilginc olmayan, ama hos bir deniz manzarasi, Arap zenginlerinin geldigi, yol kenari dinlenme tesislerini andiran bir cay bahcesi ve girisi yasak olan guzel bir fener. Bahsis verince iceri aliyorlarmis diye bir soylenti var. Ozan'in Casablanca'da yasamis olan muduru de Ozan'a bu ulkede  yasak! olmadigini, az bahsis oldugunu ifade etmisti gerci.

Ozetle Cap Spartel icin diyebilecegim burada yasiyor olsaydim da zaman ayirip gelmezdim.

Herkul Magarasi
Yine ayni bolgede ziyaret edilmesi onerilen yerlerden biri Herkul  magarasi. (Hercules des Grottes) Dar bir giristen girilen genis ve karanlik bir alan, en sonunda da okyanusun dev dalgalariyla dolup bosalan, Afrika kitasini andiran bir aciklik. Onunde durup ters isikta fotograf cekmek icin.
Giriste rehber ister misiniz diyen bir berberi...Yok biz bi bakip cikacagiz...

Insanlarin  oldukca yardimci ve ustelik guvenilir oldugunu farketmek sasirtti. Yol sordugumuz kisiler arabayla (ya da yaya olarak) takip edin diyerek bizi gidecegimiz yerlere goturdu. Bu sekilde gittigimiz bir yer de kendi basimiza asla bulamayacagimiz Hafa Cafe idi. Cekirdek citleyip naneli cay icmek (ya da burada cok yaygin olan sutlu kahve (cafe au lait), ve Fasli ergenlerin sosyallesmelerini izlemek icin dusunulebilecek en guzel yer (!)
Hava karardigindan mi yoksa kizartma kokularindan mi bilmem pek hosumuza gitmedi ortam  ama bir tarafi  bogaza  ve uzaktaki Ispanyol kiyilarina, obur tarafi isiklar icindeki Tanca'ya bakan bu cafeye sabahin ilk saatleri gitmek guzel olabilir.Hafa Cafe'nin alalari bizim Istanbul'da var.

Salı, Mayıs 07, 2013

Tanca 1.Gun


Bu seneki paskalya tatilinde Fas Tanca'daydik. 3 gun kaldik. 
Okyanus kiyisinda bir liman sehri Tanca. Araplar ve berberiler yasiyor. Kendi halinde epey kapali bir sehir. Sarik, cubbe epey yaygin, aksamlari meydanda kasetten ilahiler caliyor. 
Havaalanindan taksiyle merkeze geldik. Otel dar sokakli medinanin orta yerinde oldugundan ve burada  hergun  pazar kuruldugundan  taksici biraz yukarida birakti. (biraz da fazla para aldi ama urkek tavsan gibiydik itiraz edecek halde degildik) 
Oteli bulmakta biraz zorlandik, basta pek turist de goremedik ve biraz urktuk ama sonra insanlarin selamsever ve yardimsever  olduklarini gorup rahatladik. Tunus deneyimi gibi olmadi yani; belki biz  rehbersiz! gezdigimizden  kazik potansiyeli gordumuz ortamlarda  'pas' dedik. 

Otelimiz Riad Arous Chamel  7 odali butik bir oteldi ve  oldukca otantikti. Sahipleri Fransiz Gilles ve Fasli Fatima 5 yil once acmislar. Oldukca sempatikler.

Giristeki bu yesil kapili oda  bizim odamizdi. Ikinci gunun sonunda gecis uzeri diye ust kattaki baska bir odaya gectik 
Kahvaltiyi ust katta yaptik, harika bir terasi vardi otelin, ilk iki gun yagmurlu oldugundan icerdeydik ama sonraki iki gun bol gunesli balkonda kahvalti ettik. 

Oteldeki diger misafirler  hep Ispanya'dan feribotla 1-2 gunluk gelenlerdi.  

Tanca'da genel olarak  konusulan dil de Fransizcadan cok Ispanyolca.

Fas yemekleriyle aramiz gayet iyi,  tajin ve kuskusu severek yiyoruz. Ama buradakiler etli ve tavuklu genelde.
Hemen ogle yemegi icin tavsiye istedik Fatima'dan.
Okyanus kenarindaki Tanca'da baligin da cok lezzetli ve bol oldugunu bildigimizden ilk gun ogle yemegini Fatima'nin onerisiyle Saveur du Poisson'da yedik. Bize  yilin her  gunu hep ayni menunun oldugunu ama balik icin ideal ve populer bir restoran oldugunu soyledi. 
Gercekten menu cok orjinal ve lezzetliydi. Son gun ucagi kacirma pahasina tekrar kosup gittik.

Girisi ustteki resim, sade bir esnaf  lokantasi havasinda.

Ilk once cerez tabagi ve aci biberli kirmizi sos geliyor ve gozleme benzeri yufkalar. Baslangic olarak lezzetli balik corbasi var, daha sonra balik ve deniz urunlu tajin, sonra kalkan baligi ve bebek kopekbaligi. Sonrasinda cilekli cevizli balli tatli.

Ikinci gidisimizde kalkan yerine dulger baligi geldi.
Kisi basi 200 dirheme (yaklasik 20 euro) patlayana kadar birbirinden orjinal ve lezzetli yemekleri yiyorsunuz.


                           Yemekten sonra sehri dolastik, liman tarafina ve pazarlari gezdik



Aksam yemegi icin de oteldeki nobetci cocuk Hamadi Restaurant'i onerdi. Geleneksel muzikleri de vardi  ama yemeklerde tat yoktu.





Daha 3 gunumuz daha oldugundan ve gormek istedigimiz yerler araba mesafesinde oldugundan ertesi gun araba kiralamaya karar verdik. Gilles'in onerdigi tanidik bir firmadan, bir araba kiraladik.