Ayardan aralik, sisli puslu bir cumartesi sabahi, yorgun, bitkin ve uykusuz bir sekilde Berlin'e gittik.
Berlin'e giderken aklimda turk yemegi yemek bile yoktu ama donuste sadece turk yemegi yemege gitmis gibi hissettim. Alexanderplatz'daki sokakta turk ablalarin, ev yemekleri, kofte, gozlemelerini gordugumuzdeki heyecanimizi anlatamam, bir o standa bir bu standa kostuk, patlayana kadar yedik. Ertesi gun kosa kosa turk mahallesine gidip Konyali'da etli ekmek yedik.
Aslinda bir turk restorani ariyorduk ama yol uzerinde bu standlari gorunce kendimizi tutamadik. (6 ay olmustu Turkiye'ye gitmeyeli ve burada da ayni degil malesef.)
Hava pek motive edecek turden degildi biraz dogaclama biraz agir cekim gezdik.
Sehrin duvarla ikiye bolunmesiyle populerlesen duvar boyamalari Berlin'i berlin yapan detaylardan. Bati Berlin tarafi komple graffitiyken dogu Berlin tarafi boyasizmis cunku o tarafta duvara yaklasmak yasakmis.
Brandenburg kapisi sehrin 14 giris kapisindan birisiyken gunumuzde baskent Berlin'in sembolu olarak biliniyor. Tepesindeki mahserin dort atlisi heykeli ve kolon aralarinda cesitli kabartmalarla oldukca turistik bir nokta.
Cafe Einstein'de mola verip kahveyle isindik.
1961'den 1989'a kadar sehri ikiye ayiran 'Duvar' Berlin deyince akla ilk gelen ozellik. Pazar sabahi Berlin Wall Memorial'a gittik. Burada doneme ait hatiralarin sergilerini biraz dolasip eskiden var olan duvar hattini gorduk.
Merak edip gormeye gittigimiz bir diger adres de Checkpoint Charlie idi. Soguk savas sirasinda dogu ve bati Berlin'i ayiran kontrol noktasi. Nato kodlamasinda C harfi 'charlie' olarak bilindigi icin bu adla aniliyormus.
Bu gecis kapisi yabancilar tarafindan kullanilan (buyukelciler, ustduzey yoneticiler) Dogu ve Bati Berlin sakinlerine yasak olan bir gecis kapisiymis.
Berlin'in cok guzel bir sehir oldugunu duymustum ama ne yalan soyleyeyim cok soguk ve karanlikti, bir bahar vakti tekrar gitmeli en iyisi, gece hayati da iyiymis diyorlar.