Iyi haber, bugun yagmur yok ve hava cok guzel. Kahvaltiyi terasta yaptik, guneste kemiklerimizi isittik. Kahvaltida Fransiz ekolu continental'in oryantal bir versiyonu var. Cafe au lait ya da naneli cay, portakal suyu ve kruvasanin yani sira Fas'a has olan pancake benzeri ekmekler, yagli gozlemeler. Kahvaltinin bizce en iyi yani olan sinirsiz taze portakal suyumuzu icip Tetouen yolunu takip ederek Chefchouen'e vardik. Yaklasik 2,5 saatlik bir yol. Yollar polis dolu. Ehliyet, ruhsat, devam...
Chefchouen (ya da kisa adiyla chouen - soylemesi de bi zor sefsoven), Rif daglarinin eteklerinde yer alan bir kasaba. Yol uzerinde bu daglarin yerlileri olan Rif kadinlarini gorduk, resim cektirmek isterdik, zira renkli giysileriyle bizim guneydogudaki kadinlari andiriyorlardi. Kistan yeni ciktiklari icin kalin ve kararmis yunleri icindeki koyunlari guduyorlardi.
Her kasaba girisinde bulunan polis kontrol noktasini gecerek once kendimizi buranin pazarinda bulduk. Kalabalik, yerlere dokulmus sebze meyve, ortada gezinen tavuklar. Hayal kirikligina ugramak uzereyken birisine sormamiz gerektigini dusunduk. Arabayi bir degnekcinin korudugu bir yere birakarak yaya devam ettik. (Evet burada da degnekciler cok yaygin). Sehrin medinasina varinca burayi ozel yapanin ne oldugunu ogrendik. Chouen gerceklikten kopuk bir masal gibi.
Neredeyse her dukkan sahibi Turk oldugumuzu soyledigimizde Polat Alemdar dedi. Yahu Polat Alemdar mi kaldi? Yoksa devam ediyor mu? Dukkanlardan gecerken icerde 37 ekran televizyonlarinda halen izlemeye devam ettiklerini de bizzat gorduk. Her televizyonda bu dizi ve o kahreden gerilim muzigi. Hayir benim Fasli kiz arkadaslarim turk dizilerinde cok ileride, benden ilgililer bilgililer ve gunceller; sasirmam o yuzden Polat Alemdar'a.
Neyse methini onceden duydugumuz notlarimiz arasina aldigimiz Aladin Restaurant'ta ogle yemegi yiyelim dedik. 1001 gece masallarini andiran bir atmosfer. Calisanlar tam bir Turk dostu cikti, yine bir Polat Alemdar muhabbetinden sonra alt resimdeki sempatik garson bize jest yapip Turk muziklerini acti. Meger mekanin sahibi Istanbul ve Turk muzigi asigiymis; devamli Turkiye'ye gidip alisveris yapiyormus. Colde cay icerken selvi boylum al yazmalimi dinledik fonda.
Bu cayin olayi bilindigi gibi yuksekten dokerek kopurtmek.
Fas'a ozel kuru pastalar; tahmin edersiniz ki cok sekerli
Chouen'de alisveris moduna girdik. Tanca'nin kesmekes ve kalabaligindan urken bunyemize iyi geldi bu slow-shopping. Neler alinabilir? Biz bir turist klasigi koyun yununden bir kilim (hic aklimda yokken satici avladi beni), antikacilardan bolgeye ait pirinc urunleri (seramik uzeri pirinc uygulamalari) ve de deri sandalet aldik. Pazarlik sart, bu konuda cok kotu sayilmam, yeterki giris fiyati mantik dahilinde olsun:)
Burasi gercek bir ev, yani insanlar yasiyor burada, merak edip kafami uzattim ama fazla ilerleyemedim. Aslinda devamini cok merak ettim.
Sabun, ve daha cok sabun..
Medinadan yukari daglara dogru devam edildiginde medinanin ikinci kapisindan cikiliyor. Burasi tertemiz ve baharin gelisiyle cosmus bir dereye cikiyor. Kenarinda saticilar var.
Derenin her iki yaninda eskiden bizim derenin dami dedigimiz elbise yikama yerleri var. Derenin suyuyla burada giysilerini yikayan insanlar gorduk. Burasi gercekten de zamanin 20 yil once durdugu, modern dunyanin etkilerinin ugramadigi bir yer.
Dereyi gectikten sonra yukari daga dogru devam ettik. Burasi trekking icin cok guzel bir yer. Gunes derimizi isitirken, yukseklik sebebiyle havada ferah ve temiz bir serinlik de var. Ozan gaza gelip sarp kayalari asarak tepeye cikmaya calisti. Cikamadan soluk soluga geri geldi. Chouen'e dogru birkac resim daha cektikten sonra bu unutulmaz sehirden ayrilma zamani geliyor.
Aksam terasta hem Ingiliz bir kiz hem de Gilles ile sohbet ettik. Ingiliz kiz Afrika kitasinda Avrupa Birligi ulkelerinden birine ait kalan 2 bolgeden biri Ceuta'da Ispanyollar'a Ingilizce ogretmenligi yapiyormus. (Ceuta bir sonraki yazimda) Backpacker tarzi orasi senin, burasi benim dolasan birisi. Ceuta'da is bulunca kalmis. yakinda Eskisehir'e Turkiyeli bir arkadasinin dugunune gidecekmis.
Gilles buraya Toulouse bolgesinden gelmis, tatil yaparken esi Fatima ile evlenmis, minik bir de kizlari var. (onceki esinden 20li yaslarinda bir cocugu oldugunu da belirtiyor cok genc gozukmediginin farkinda oldugumuzu hissederek) daha sonra birlikte bu konagi alip otele cevirmisler, birkac yila cok daha yogun turist geleceginden bahsediyor, liman yenileniyormus.
Bize Fas hakkinda bilgiler veriyor. Milli geliri 3-4 bin dolar olan bu yari gelismis Afrika ulkesinde Tunus'un aksine ekonomik trend yukari dogru. Ozan otomotivi takip ettigi icin biliyor Delphi'ye ait 8,000 kisinin calistigi fabrikayi, Renault'nun ciddi bir yatirimi var. Dolayisiyla Arap bahari da sadece bir gun surmus. Olayin bir diger boyutu da 20,000 civarinda kisinin katildigi gosterilerde polisin bol miktarda fotograf cekmesi, ertesi gun "Gel bakalim kocum, senin sorunun ne anlat bakalim." diyerek olaya etkin bir cozum bulmasi.
Gilles Fas halkinin krallarini cok sevdigini, en onemli 3 bakanlik olan icisleri, disisleri ve savunma bakanliginin krala bagli oldugunu belirterek devam ediyor. Sehrin en onemli iki caddesi Avenue Muhammed V ve Avenue Muhammed VI, su anki ve bir onceki kralin adini tasiyormus. Zaten biz de her dukkanda su anki genc kralin, esinin ve cocuklarinin fotograflarini gorup bir memnuniyet sezmistik. Yeni genc kral, Tetouen bolgesinde onceki krala karsi olusan nefrete karsilik kral olunca ilk ziyaretini buraya yapmis, ve yatirimlari bu bolgeye yonlendirmis.
Gece uzun muhabbet yogun ama iste benim uykum gelir gozum hic birseyi gormez. Ozan'i Gilles ile (oralarda bulmanin ve icmenin kolay olmadigi) Ispanyol biralarini yudumlarken birakip dogru uyumaya...
Ertesi gun aksam ucaga binmeden once yine aksiyonlu bir gun gecirdik. Bir gune cok plan sigdirmaya calismanin, ve herseye ragmen plani tamamlamak icin cirpinmanin yarattigi stresi Tanca ile ilgili son yazimda anlatacagim.