Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Cumartesi, Aralık 08, 2012

Loire vadisi 2. Gun: Usse satosu, Cheverny Satosu

Otele yakin olan ve ilk gun turizm ofisindeki kadinin onerdigi, uyuyan guzelin satosu Usse'den basladik.Sabah  ilk ziyaretciler bizdik,hatta biraz erken gelmisiz, acilmamisti henuz.   Yanindaki sarapcidan Chinon saraplari alip vakit gecirdik.
Usse Satosu kucuk bir sato aslinda, ilk gezilecekler arasinda gosterilmiyor ama ben cok begendim. En azindan gorseller yardimiyla biraz daha etkileyici geldi ve tabi o ogleden sonra kalabaligi da yoktu.


Su anda Duk Blacas'a ait olan bu sato 15. yy'dan beri varmis. Yuzyillar boyunca pek cok aile burada yasamis. Teras ve bahceleri  Versayin tasarimcisi mimar Le Notre tarafindan tasarlanmis.


Charles Perrault'un 1697' de bu satoda kalirken etkilenerek yazdigi Uyuyan Guzel masali canlandirmalarla anlatilmis satoda.

Masali herkes bilir, tesadufen girdigi odada unutulan bir igne  buyu sonucu prensesin  eline batar. Prenses 100 yil uyur. Sonra prensin opmesi sonucu 100 yillik uykudan uyanir. Evlenip mutlu yasarlar.

Buradan ayrilip   Cheverny Satosu'na dogru yola ciktik.

Cok hos bir pazara rastladik yolda, once ayakustu istridyelerimizi yiyip, ardindan yoreye ozgu keci peyniri aldik ve baska bir iki cesit peynir daha.  Yollar oyle guzeldi ki ormanlar icinde bir yere arabayi cekip  (yagmura ragmen)  bir gece once aldigimiz Vauvray sarabi esliginde piknik  yaptik. Unutulmaz bir ani oldu bu da.

Ogleden sonra Cheverny Satosundaydik. Cizgi roman karakteri Tenten'in yaraticisi Hergé, kaptan Haddock'un oturdugu Moulinsart Satosunu kurgularken bu satodan esinlenmis. Bu nedenle bu sato Tenten satosu olarak biliniyor. Icinde Tenten'e ait bir bolum de bulunuyor Mobilyalari  muhafaza edilmis olan Cheverny 17. YY'da yapilmis. 6 yuzyildan fazla zamandir da ayni aileye aitmis.
1922'den beri halka acik olan bu satoda ilginc olan;  sahiplerinin hala satoda yasamaya devam ediyor olusuydu. Gosterisli mobilyalar da gayet etkileyiciydi.




Cheverny'de hala yasayan sato sahipleirnin resimleri  de sergileniyor.


Pazar gunu de iki satoyla gunu tamamladik, goremedigimiz diger pek onemli ve guzel satolari bir baska zamana erteledik. Donuste Orléans'a ugradik.(siradan bulduk) Bir kahve icip yola devam ettik.


Çarşamba, Kasım 21, 2012

Loire Vadisi 1. Gun: Sato Amboise, Leonardo bahcesi

Loire, Fransa'nin  tarihsel dokusu, satolari ve saraplariyla unlu bir bolgesi. Paris'in guneybatisinda, yaklasik 3 saat uzaklikta. Ortadan gecen nehrin kenarinda 280km uzanan Loire vadisi gorulmeye deger. 2000'den beri  Unesco'nun dunya mirasi listesinde.  Bu seneki Toussaint tatilinde 2 gunluk de olsa oradaydik.
Evet yanlis mevsim; evet yetersiz gun ama bazen boyle denk geliyor iste.
Turkiyeden farkli olarak   biz 2 aydir kis yasiyoruz,  atki, mont, bot, eldiven hatta  kar maskesi! olmadan olmuyor.
Satolar guzel; bahceleri daha da guzel ama:
Yagmur, islak ayaklar, islak semsiye,  fotograf makinasi, canta kombinasyonuyla biraz zor oldu kesif.
Ustteki zor hava kosullarini,  15 civarinda sato oldugunu, saat 17:30'da kapandigini,  her bir satoya girisin ortalama 12 euro oldugunu, ve gezecek 2 gunumuzun oldugunu dusunursek, secmece yaptik, mobilyalari muhafaza edilmis satolari tercih ettik, ic mekandaki gorselleri dikkate alarak sectik.
Amboise'dan basladik. Turizm ofisinden  Amboise Satosu (Château d'Amboise) ile Leonardo Bahceleri icin bilet aldik.

Soylemem gerek yok cok kalabalikti. Amboise Satosu, 15. YYda kraliyet ikametgahi olarak kullaniliyormus. Kral 8. Charles'in 1498 yilinda bu satoda olmesinden sonra 1840'dan itibaren Fransa kultur bakanligi tarafindan tarihsel bir yapi olarak kabul edilmis. 

Icerisi bos,(Amboise'in icinin bos oldugunu gordukten sonra digerlerinde ic mekan gorselligi aradik) bir kac ufak parca disinda pek bir sey yok. Fransiz rehberler gruplara bilgi veriyor. Biz kendimiz gezdik, cok da bir sey anlamadik.
 Bahce icindeki kucuk sapelde omrunun son 3 yilini Amboise'da geciren Leonardo Da Vinci'nin mezari bulunuyor.


Amboise kucuk ve sirin bir kent, ikinci duragimiz biraz ilerideki  Chateau du Clos Luce'tu. Leonardo Da Vinci'nin  son 3 yilini gecirdigi kocaman bahceli minik bir sato burasi. Bahcesinde  ve iceride icatlari, uzerine kafa yordugu mekanizmalar, maketler sergileniyor.

Zirhli Tank icadi

Vitruvius adami, insan vucudundaki oranlari gosteren altin oran calismasi




Aksamina da Les Caves Duhard'da sarap tadimi yaptik.  Ozan gitmeden sadece sarap arastirmasi yaptigi icin, olmazsa olmazimizdi sarap . Cogunlukla beyaz sarap uretimi yapiliyor, bunlarin da cogunlugu yari tatli .( benim tercihim sek sarap her zaman) Once mahzeni gezdik, cook yillik saraplari gorduk, ozelligi ficilarda bekletilmeden dogrudan siselenmesi. Once gozumuzle degerlendirip, sonra  koklayip, sonra agizda calkalayip en son damakta kalan tadina baktik! Yaninda yoreye ozgu keci peyniri de vardi. Hayatimda ilk defa keci peyniri guzel geldi orada. Bir kac Vouvray sarabi secip  otelimizin bulundugu  Chinon'a gectik. Kucuk bir kasaba Chinon. Saraplariyla unlu yine. Aksam hem yemek yiyip hem de sessiz sehirde biraz dolastik.



Cumartesi, Kasım 10, 2012

Matmazel Christine


O bir matmazel; 50li yaslarinda, Britanyali,  minicik evinde yalniz yasayan  ama cook aktif bir hayati olan...
Tam kurs saati geldiginde telefon edip, yolda arkadasla karsilastim simdi onla kahve iciyorum, 10 dakika sonra sizdeyim! diyen bir hoca Christine:)
Sarki soylemeye bayilan, koroda sarki soyleyen,  kurs ortasinda gecen kelimelerden aklina sarki gelip mirildanan, bize kurs aktivitesi olarak  sarki getirip bosluk doldurtan:)
Gonullu organizasyonlarda yerini alan, sosyal duyarliligi yuksek,
Yaz kis  bisikletinden vazgecmeyen,
Ben gibi tatliya bayilan,  saga sola dikkati  hemen dagilan...
En az bizim kadar gezmeye merakli olan; bu yuzden bir turlu tarih denklestiremedigimiz; uzayip yilan hikayesi olan kursumuzun hocasi;

Yerli mali tutkunu;  Starbucks, Mc Donalds... Cin mali dusmani,
Sahsina munhasir bir kisi Christine.
Bazi bazi ters dussek de ( fransiz yemekleri, tarih, politika bazen) hem hocalik, hem rehberlik; hem  arkadaslik yapti bize. Pek cok aktiviteyi onun sayesinde takip ettik, Paris'i birlikte  kesfettik, ondan cok sey ogrendik.
Kurslarimiz bitmek uzere. Onunla ilgili bir kac detay olsun istedim burada. Tekrar gorusecegimize eminim. Belki burada belki Turkiye'de. Zaten Turkiye'de yasayan arkadaslari var ve gidiyor zaman zaman.( Biz gittigimizde de sigara siparis ediyor.)

Bizi bazen les voyageurs (gezginler); bazen mes enfants (cocuklarim); bazen de mes amis (arkadaslarim) olarak cagirdi.  Cok samimi oldugunda bile sinirlari vardi. Kucuk seylerden mutlu oldu, kucuk seylere tepki gosterdi bazen.
Komik de ayni zamanda, gulduk; eglendik, gezdik kisaca,  yaninda   biraz fransizca...
Onu tanimak guzeldi.
C'était  plaisir de la  rencontre!




.



Cuma, Ekim 19, 2012

Haftasonu gezileri: Murano Burano Adalari

Venedik yakininda  iki ada. Cam sanatiyla unlu Murano Adasi ve dantelleriyle unlu Burano Adasi.
Pazar gunu ilk is bu iki adayi gormekti.
Murano icin 2 nolu vaporettodan San Marco meydaninda indik ve S. Zaccaria duragindan 4.2 vapuruna binerek Murano Colonna'da indik.  Cam isciliginin merkezi bu sevimli adada  renkli camlarla yapilan yaratici sanatsal calismalari gorup  sehri dolastik; bu arada bir durak ilerledik .  



Bu yuzugu almadim, alsa miydim acaba?

Burano
Murano Fero'dan 12 numarali vapurla Burano ya gectik. Bu yol epey surdu, keske bunu yapmayip geri donseydik diyorduk ki rengarenk evleri ve sirin sokaklari gorunce iyi ki gelmisiz dedik. Hatta ben gezmeye fazla kaptirdim kendimi, planladigimiz Venedik'e donus vapurunu kacirdik, Ozan soylenirken onu durakta biraktim ve  sehre geri donup bir sonraki vapura kadar gezime devam ettim.:)


Danteller ve rengarenk evlerle Burano cok sevimliydi.


                                                                Rengarenk evler ne harika

Biz burada ogle yemegi yedik ama tavsiye edilen 's' seklinde esse adi verilen kurabiyelerini gormedik, duymadik, bilmiyorduk.Al Vecio Pape imis restoranin adi.  Keske orada yeseymisiz.
Neyse bir dahakine kismetse. Venedik taraflarina tekrar yolumun dusecegini cok derinden hissediyorum.:)

Çarşamba, Ekim 17, 2012

Haftasonu gezileri: Venedik

Gidilmese olmaz yerlerin basinda Venedik. Italya'ya birkac kez gidip hep onu iskalayip donmustuk. Hep aklimda hep listemdeydi. Nihayet denk dusurduk uygun bir mevsimini.
Cumartesi sabahi Ryanairle yola ciktik, pazar aksami donduk. Murano Burano adalarina bile gittik.

Venedik
Adriyatik denizinin kuzeyinde bir Italya sehri Venedik. Ulasimin  su yollari ve kanallardan saglandigi avrupanin tek buyuk yaya sehri ayrica. Motorlu kara  tasita giris yok. Buyulu, film seti gibi, ne desem az kalir, yok yani benzeri,  anlatilmaz fotograflara bakilir.
Mestre'den bindigimiz trenden inis, sehre ilk adim atis.

Ara sokaklara dalis

Gitmeden bazi arastirmalar yaptik,  gondol pazarliklari ile ilgili yazilanlari  okuduk, bineriz diyorduk ama oraya gittigimizde (belki de yagmurlu havadan) cok da hevesli olmadigimizi farkettik. 24 saatlik Vaporetto bileti aldik; bu bileti Venedik ici ulasimda, anakaradaki sehir merkezine giden otobuslerde ve Murano Burano adalarina giderken kullandik. Tek biletle heryere gittik kisaca.


Venedik icinde kalmadik biz. Gece 24:40'a kadar anakarada bulunan sehir merkezine  otobus varmis . Biz de 23:00 gibi donduk  otele.

Maskeciler fotograf konusunda cok hassas, hemen her dukkanda No Photo yazisi var. Kagit maskeler orijinal Italyan, birde Cin'den ithaller var tabiki. Onerecegim iki maskeci: 
1-La Bottega dei Mascareri: Rialto koprusunun hemen yakininda.
2-Reflections; Santo Marco meydaninin yakininda. Adres: ( Calle Fiubera 946)



En renkli, en kalabalik bolge Rialto koprusu civari. Kopru uzerinde, saginda solunda, cesit cesit  dukkanlar mevcut. Maskeler, cam esyalar, kafeler, hediyelikciler hepsi ve daha fazlasi bu cevrede.
San Marco meydani en buyuk ve en bilindik meydan. Saraylar, muzeler katedralleri biz es gectik. Sehri sokak sokak dolastik.

                                 Pazar gunu sular yukselmis San Marco meydani su  icinde kalmisti. 

Yine gunlerden pazar, yine bir sokak pazari hem de Venedik'te.

Venedik'te ara sokaklara dalin ve sehri kendiniz kesfedin diyor yorumlarda. Dogru. Adresten yer bulmak cok zor. Yine de bir iki kucuk tavsiye: 

San Marco yakinindaki Rosa Salva pastanesinde bir kahve icip hemen kosede ayakustu  Bruschetta yiyebilirsiniz. Herhangi bir restoran onermiyorum cunku gittigimiz yerlerde ozel bir lezzet bulamadigimiz gibi porsiyonlar da fazlasiyla kucuktu.

llk firsatta tekrar Venedik'e, zaman varsa kesinlikle Muano Burano'ya gitmeyi diliyor ( hatta 10 kere 100 kere daha gitmek istiyorum) ve yazimi guzide anne sozlerinden biriyle  bitiriyorum." Gezmenin adi yorgunluk"

Salı, Ekim 16, 2012

Parizyen analizim



Kim ne derse desin yardimseverler.
(pek cok kez elimde haritayla beni gorup 'bir yer mi ariyorsunuz' diye soran nazik insanla karsilastim.)

Evet ingilizce  konusmaktan pek hoslanmazlar, ve  bazen bildikleri halde (iyi konusamadiklarini dusunduklerinden) bilmiyorum derler.

Elinizde esyalarla kapidan giriyorsaniz  yardima gelirler.

Her sabah aksam selam verirler,  yer verirler, beklerler, kapi tutarlar.

Markette, parkta, kafede, sokakta yorumlarini cevredekilerle paylasirlar, konuskandirlar.

Aksam yemegi davetlerine mutlaka 5 -10 dakika gec giderler, ev sahibinin son dakikada yetistiremedigi seyler olabilir dusuncesiyle.

Zengin fakir hepsi toplu ulasimi kullanir.  Genelde mutevazidirler.

Yeni tanistiklariyla sadece tokalasmaz operler. Genelde kiz erkek birbirini oper; erkek erkek tokalasir; evet bunlar bol bol operler.

Her gun yikanir, cocuklarini mutlaka yikarlar.
Cok cocuk yaparlar. Parklara dolusurlar.

Her soze baslarken mutlaka bonjour, bonsoir derler. Eger siz unutup direk konuya dalarsaniz cevap verirken bonjour la baslarlar. Inceden size ayar verirler.  Cok ince laf sokarlar iltifat mi etti laf mi soktu anlamazsin.

Iliskileri genelde yuzeyseldir. Kibar ama mesafelidirler.


Salı, Ekim 02, 2012

Nerede ne yesek 3


Ve iste serinin ucuncusu nerede ne yesek...

Pek cok alisveris sever gibi internetteki firsat sitelerinden alisveris yapmayi severim. Kiyafet ust bas yerine  hizmet alirim, genelde yemek.

Bu yazida kendi kesiflerimizin disinda  firsat kuponuyla gidip begendiklerimiz var..

Notre Dame' katedralinin hemen karsisinda 5. bolgede ( 1 rue des grands degres) Les gourmands de Notre Dame, hem cok merkezi hem de fransiz mutfaginin onde gelen lezzetlerinden sogan corbasini guzel yapiyor. Balik tavuk icin de ideal. 


Petit Marguery, Ternes'de. Firsat kuponuyla gittik,  hos yemekler yedik memnun kaldik. Mesela kurbaga bacagi hem bol kepce hem de cok lezzetliydi. Kulaga garip geliyor biliyorum ama kendini ve anlamini hic dusunmeden  lezzetine odaklanilirsa kimsenin reddecegini sanmam:) 


Son kesiflerimizden Premia Premiata Drogheria Di Meglio'yu Christine'le yaptigimiz kurs  bitiminde tesadufen bulduk ve mudavimi olma yolundayiz. Italyan yemegiyle aram hic kotu olmadi zaten, hem yemeklik italyan urunleri satiliyor hem sicak ortaminda yemek yenebiliyor. Sarabinizi da kendiniz secip dolduryorsunuz. Cok ama cok sirin,   mezeleri de  super lezzetli.



L'endroit sevdigin bolgelerden olan Batignolles'da bulunuyor. Tesadufen kesfettik yine. Hamburgerleriyle unlu. Oslo'da yedigim hamburgeri unutamam ama bu da basariliydi. Ama dikkat, hamburger eti ne kadar iyi pismis olsun derseniz deyin ici pembe geliyor. Bir kac kere tecrube ettim asla yiyemiyorum o nedenle tavukburger soyledim.


Bu arada denk gelebilir; zincir  Lubnan restorani Noura'yi  gorurseniz girip yemek yiyeyim demeyin. Pisman olursunuz, yemekler berbat, fiyatlar fahis.  

L'Atelier Charonne da kuponla gittigimiz  Bastille yakinlarinda bir restoran. Bastille tarafi bize biraz uzak kaliyor ama cok canli ve guzel ara sokaklari var.. Confit de canard (ordek but) ve caz diyordu kuponda,  iyiydi.



Bon Appetit

Cumartesi, Eylül 22, 2012

Budapeste'de 2, pardon 1 gun!

Gectigimiz cuma sabahi akillara durgunluk veren bir ucak kacirma vakasi yasadik. Bu ilk degil, hatta akillanmayip   son dakika yetisiriz ucaga genelde. Bu defa 05:30'da uyanip erkenden gittik iki saat once, nese icerisinde arabayi parkettik, check in  yapmayip valiz vermedigimiz icin dogruca ucaga alim yolunda ilerliyorduk ki yanlis havaalaninda oldugumuzu aci ve dehset icerisinde farkettik!

Evet bazi seyler sadece bizim basimiza geliyor.

Diger havaalani 1 saat uzaktaydi ve cuma trafigi diye bir sey kesinlikle vardi. Yinede son bir umut ani kararla arabayi orada birakip taksiyle ( odedigimiz parayi her okudugumda acim katlanmasin diye yazmayacagim) panikle yola ciktik ama vardigimizda kapilari kapattik diyen soguk gorevliyle yuzyuze geldik. Ucak karsidaydi ama binemedik. 10 dakikayla kacirdik! Cok koydu be blog. Budapeste bize cok pahaliya patladi.

Kabullenme evresinden sonra, ayni gune hic ucak olmadigini gorerek  cumartesi sabahina tekrar bilet aldik, o gun  gergin ve yorgun gecti. Trenle geri donup arabayi otoparktan aldik, bu garip olaya inanamayarak  eve donduk. Ozan cuma gunu izin almis, ben okulu asmistim; bunlara mi yanalim, budapestede yapmak istedimiz pek cok seyi yapamayacagimiza mi, maddi zarara mi bilemedik.
Bu da boyle bir animizdi.

Nasilsa cumadan gidiyoruz diye donusu pazar oglene almistik. Iste bu yuzden programimiz cok yogundu. Yorulduk ama dopdolu gecirdik koskoca 1 gunu!

Budapeste  Tuna nehriyle ikiye ayrilmis: Sagda Buda, solda Peste var.

Varirvarmaz sirtcantasini 5 odali sirin otelimize birakip, resepsiyon gorevlisinin tavsiyesiyle Ruben restoranina gidip gulas corbasi ve gulas yemegini yedik.

Hemen Great Market Hall'a kostuk. Burasi kapanmak uzeydi, iki katli marketi kisaca gezme firsatimiz oldu. Sehre ozgu  paprikalari, tahta oymaciligi ile yapilan kasiklari, porselenleri ve el isi ortuleri bu buyuk markette gormek mumkun. Para birimleri forint ama euro da kabul ediyorlar. Euro kabul etmeyenler de kredi karti kabul ediyor, sikinti cekmedik.




Grand Market Hall'un karsisindaki cadde cok guzel hediyelik esyalarin satildigi renkli bir cadde.  Burada icebar gorduk girip meshir ickileri olan Palinka'li kokteyllerimizi ictik.

 Seramik sanatcisi Vertel Andrea'nin  ust resimdeki  sevimli biblolarini  otelde gormustum ve resepsiyondaki gorevli merkezde bulabilecegimi soylemisti. Gorunce hemen 3 hayvan figurlu sevimli bibloyu aldim.


Ust resimdeki meshur macar salamlari, bizim bildigimiz sucukmus meger. Tatli bir sarap olan Tokaji saraplari da Budapeste'ye yolu dusenlerin almasi ve denemesi gereken bir sarap. Havaalaninda cok yillikari 1800 euroya kadar cikiyor, ilginc bence
Oradan Citadella'ya cikip yukaridan Tuna nehrini ve manzarayi seyredip fotografladik.

 8 eski, 2 yeni kopru varmis Budapeste'de.  Basit ama estetik yesil kopru Great Market Hall'un hemen asagisin
En eski ve en guzel kopru 'zincirli kopru'  

Ustteki Elizabeth koprusu 1897-1903 yillari arasinda yapilmis.

Ust resimdeki kopruyu Eiffel kulesinin mimari Gustave Eiffel yapmis.


Aksam ortacag restorani olan Sir Lancolet'e gittik. Oteldeki gorevliden  bizim icin aksam 8'e yer ayirtmasini istemistik, sagolsun ayarlamis  yoksa yer bulmak biraz zor. Butun garson ve calisanlar ortacag kostumu giymislerdi. Yemek sirasinda kucuk sovlar vardi, agizda ates sondurme, oryantal gibi... Menu de esprili bir dille ortacag usulu yazilmisti. Catal  yoktu, kasik ve bicakla yeniyordu yemekler. 
Ust resimde Ozan'i konsepte uygun hareketlerle goruyoruz. O el butu biraz daha kavramaliydi sanki:)

Ertesi gun oglen ucaga gitmeden teleferikle Buda Kalesine ciktik. Burasi da henuz acilmamisti biz de Mathias kilisesi ve  balikcilar tabyasinin oldugu ayni zamanda unesco'nun dunya mirasi listesine girmis olan cevreyi gezdik. En son da tuna nehrinde  1 saat suren tekne turunu tamamlayip (bu turu gece yapmayi cok istiyordum, isikli Budapeste'yi tekneden izlemek daha iyi olurdu kesin) havaalaina donduk. 

Sabahin korunde funikulerde bir tek biz vardik.

Biz donerken  gelenler ve zincirli koprulu Tuna manzarasi

Mathias kilisesi

Aslinda arkadasim Anna, gidip begendigi yerleri bana linkleriyle gondermisti, ama firsat olmadi pek coguna. Mesela Menza'da yemek yiyemedik.
Vaktimiz olsa hamamlarini mutlaka dener, yarim saat uzaktaki sirin ortacag sehri Szentendre'ye giderdik. Gece biryerlere eglenirdik; mesela  Tuna nehrine demirli gece klubu A 38'de.