Prag'ın batısına doğru 2 saati biraz aşan bir yolculukla Karlovy Vary'ye ulaştık. Otobüste rehberimiz; kristalleriyle ve porselenleriyle ünlü olduğunu, Atatürk'ün de 1918 yılında buraya gelip kaldığını, mineralli şifalı suları olduğunu soyledi. Karaciğer, safra taşı, mide problemi olanların gelip burada doktor kontrolünde şifalı sulardan içerek kaplıcalarda şifa bulduğundan bahsetti. Zayıflamak isteyenler de tercih ediyormuş, son zamanlarda şeker hastalığına da iyi geldiği kanıtlanmış.
Turkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve Buyuk Devlet Adami Kemal Ataturk, temmuz 1918'de burada kalmistir. Carlsbad Otel.
Goethe burada kalmis.
Mozart da burada
Ataturk gibi pek cok unlu isim Goethe, Mozart, 1.Petro (Nam'i Diger Deli Petro), Puşkin civardaki otellerde konaklamiş.
1370 yılında Kral 4. Charles buraya ava gittiğinde köpeği sıcak suya düşerek ölmüş. Bunun araştırılmasını emretmiş ve şifalı sular boyle keşfedilmiş. Karlovy Vary adi da Charles'in kaynaklari anlamina geliyormus, sehir boyle olusmus.Yukaridaki tablo da kopegin suya dusmesini resmediyor. Hemen onunde de su kaynagi var, su 64°. Genelde sular sicak; 72-50-30 derece . Sıcak olduğundan rahat içilebilmesi için ilginç bir bardak tasarımı ortaya çıkmış. Her yerde bunlardan satılıyor. Tutacak bolumunde ince borudan su geciyor boylece elimiz yanmadan azar azar icebiliyoruz. Ama suyun tek sikintisi sicakligi degil, içmek cesaret istiyor cunku tadı paslı demir gibi. Zaten resimlerde de pas gorunuyor. Sişe şişe icerim diye heveslenmistim otobuste ama bir kac yudum zor dayandim.
Sehirde 12 adet kaynak 7 adet sağlık merkezi bulunuyormus. Sifalı su otellerde yok, merkezlerde varmış. Evden cok otel var sehirde, rehberimiz demek ki talep oluyor ki hala otel acilmaya devam ediyor dedi.
Vanilyali, limonlu, cikolatali, tarcinli (favorim), findikli kagit helvalari meshur. Isitip veriyorlar, sicak halini ben sevdim ama soguk hali hos degil. Kutuyla almaya gerek yokmus.
Grand Hotel Pupp sehrin en eski ve en gorkemli oteli. Gelen butun soylular burada agirlaniyormus. Hatta Ataturk burada kalmak yarine baska bir otelde kalmasindan rahatsizlik duymus ve itiraz etmis. Bir sey degismeyince odasina bazi ek talepler istemis calisma masasi vs gibi... Savas sonrasi oldugundan yemek sikintisi da yasandigi icin yemek yemege Pupp Otele gelmis. Otelin bir de pastanesi var, gezimiz bitince bulusma saatine kadar burada oturup hos atmosferin keyfini cikardik. Ozan'in yedigi ustteki pasta şik goruntusune ragmen bayat ve agirdi. Bense asagidaki ' after eight cafe' secimimden oldukca memnun kaldim.
Tam bir kaplica sehri ; çok huzurlu, havası mis gibi, yuruyus icin cok uygun, doganin tam ortasi. Kisin biraz sessiz ama nehirde rafting yapiliyormus yazin. Ileriki yaslarda tekrar gelip kaplica keyfi yapmak istiyor insan.
Çok güzel bir yer, koyduğunuz resimleri özellikle ikinizin kağıt helva yediği resmi çok beğendim. Sağolun, teşekkürler...
YanıtlaSil